11 Kasım 2013 Pazartesi

Swayambunath "Maymunlar Tapınağı" / Katmandu / Nepal

Swayambunath Tapınağı Nepal’in en eski ve en kutsal Budist tapınağı. Buranın bir diğer adı da “Maymunlar Tapınağı”.

Her taraf Rhesus Makaklarıyla dolu. Elinizde, kolunuzda ne varsa sahip çıkmalısınız kaşla göz arasında götürüveriyorlar. Benzer bir durumu Rishikesh’te yaşadığımız için tecrübeliyiz. Tapınağı, Katmandu’ya tepeden bakan bir noktaya kurmuşlar. Söylence o ki; Katmandu Vadisi, bir tarihte, çok büyük bir gölmüş (jeolojik olarak bu vadinin eskiden göl olduğu doğrulanmış). Tapınağın kurulduğu tepe, artık deprem mi oldu nedir, bu gölün sularından yükselmiş. Zaten “Swayambu” kelime anlamı olarak “kendiliğinden yükselen” demekmiş.

Bu tapınağın kayıtlı tarihi 460 yılına kadar gidiyor ama daha da eski olabilir. Tapınak 14. Yüzyılda Moğol saldırıları ile ve bu saldırganların altın aç gözlülüğü ile yakılıp, tahrip edilmiş. Sonradan yeniden yapılıp, bugüne gelmiş. Bu tapınak ta UNESCO’nun dünya kültürü mirası listesinde yer alıyor.

Tapınağa bir batıdan, bir de 17. Yy da Kral  Prathap Malla’nın yaptırdığı doğu tarafından giriş var. Fakat bu girişi tercih ederseniz epey bir merdiven çıkmanız gerekiyor. Batı girişinde ki nispeten daha az merdivenleri çıktıktan sonra karşınıza ortasında Budha heykeli olan bir dilek havuzu çıkıyor. Ortadaki Budha heykelinin ayak kısmındaki küçük bir alan içini hedefleyerek attığınız bozuk paralar, havuz içine düşmeden orada kalırsa tuttuğunuz dilek kabul oluyormuş. Derhal deniyoruz, bizim ekipten tutturan yok.

Bu havuzun sağ tarafında küçük bir Stupa ve çevresinde daha da küçük olanları yer alıyor. Büyükçe olan Stupa üstünde Budha dört yöne doğru bakarken resmedilmiş. Budist tapınaklarında saat yönünde hareket etmeniz gerekiyor, biz de saat yönünde hareket etmeye çalışarak bol bol fotoğraf çekiyoruz. En yukarıda büyük Stupa var, etrafında ki satıcı ve dükkanlardan ufak tefek hediyelikler alıyoruz. Bazen 100 rupi için oldukça hararetli pazarlıklara giriştiğimi fark edip şaşırıyorum, 1 $ dan bahsediyoruz. Her yerde bordo kıyafetleri içinde Budist rahiplerle karşılaşıyorsunuz. Bu kıyafeti bir toptancıda denedim, 6 parçadan oluşuyor üzerinde ki şal 2 mt. kumaştan yekpare yapılıyor.

Büyük Stupa çok etkileyici ve altın renkli, pırıl pırıl parlayan külah biçimli kulesi var. Bu kule üstünde de Budha Katmandu Vadisi’nin dört bir yanına doğru bakmakta. Her resimde, Budist inanışta içe bakışı temsil eden gözler (üçüncü göz) ve bunların hemen altında ise, birliği-beraberliği temsil eden ve Nepal’ce –bir- sayısını gösteren kıvrımlı bir şekil var. Bu alanda bulunan bir diğer önemli eser de Hariti (Ajima) Tapınağı. Bu aslında Hindu inanışında çiçek hastalığı ve sağlık tanrıçası olan Hariti için yapılmış. Budist bir tapınak içinde Hinduizm motiflerinin ve tapınaklarının bulunması hoşgörüyü gösteriyor. Bu nedenle de aynı Tapınak hem Hindular ve hem de Budistler tarafından ziyaret ediliyor.

Bu tapınakta bulunan bir diğer önemli eserde pirinç kaplı büyük bir heykel. Buna “dorje” deniyor ve Tibet Budizm’inde şimşeği temsil ediyor. Cehaleti yok eden aydınlanma gücünü gösteriyor ve Sanskritçe Vajra’da deniyor. Erkek gücünü de gösteriyor. Budist ayinlerde, ayinleri yöneten başrahibin bir elinde bu sembolü gösteren küçük bir heykel, diğer elinde ise kadın gücünü temsil eden bir çan bulunuyor.

7 Kasım 2013 Perşembe

Pashupathinath / Katmandu / Nepal

Hinduların en önemli ritüellerinden bir tanesi de ölü yakma törenleri. Hindistan'da ki Varanasi gibi Kathmandu’da da bu törenlerin yapıldığı yer UNESCO koruma mirasında ki Pashupathinath.

Pashupathinath, tüm Hindu’larca kutsal sayılan Ganj nehrinin bir kolu olan Bagmati nehri kenarına kurulmuş olan kutsal bir mekan. Burada 24 saat aralıksız ölü yakma merasimleri devam ediyor.

Nehrin sağ tarafında bir teras ve basamaklar hemen arkasında da  yemyeşil bir park var. Nehrin sol tarafında ise Hinduizm’in en büyük tapınaklarından bir tanesi, ölülerin yakıldığı platformlar ve artık yaşamından umudu kesilen yaşlı ve hastaların ölümü bekledikleri “ölüler evi” bulunuyor.

Ölüler evine sadece içeride bulunanları yakınlarının girmesine müsaade ediliyor. Gönüllü olarak bizi bilgilendiren genç rehberimizin söylediğine göre çok şanslı olup iyileşen ve evden çıkıp normal hayatına dönenlerde oluyormuş.

Ayrıca ileride ki 7 mağarada Hindu’larca kutsal addedilen Sadhu’ların yaşadığını öğreniyoruz. Hayatlarını meditasyon yaparak ve marihuana içerek geçiren bu kişiler öğleden sonraları ise merdivenlerde oturarak turistlerle fotoğraf çektiriyorlar. Gerek kıyafetleri, gerek saçları ve boyalı yüzleri onları çok fotojenik yaptığı için yanlarından turist kalabalığı hiç eksik olmuyor. Tabii ki fotoğraf çektirmek için sizden sembolik bir ödeme almayı ihmal etmiyorlar.

Her ne kadar ölüm karşısında herkes eşitse de burada mali durumu yerinde olmayan aileler tapınaktan uzakta nehrin aşağısında ölülerini yakarlarken zenginler ise daha yüksek bir bedel ödeyerek hemen tapınağın önünde tören yapabiliyorlar.

Herkesin okumaktan hoşlanmayacağını düşündüğüm için törenin ayrıntılarına çok girmeyeceğim. Yakma işlemi bittikten sonra bütün küller nehre atılıyor, nehir zaten kahverengi akıyor. Her ne kadar bizler  bu suyun çok sağlıksız olduğunu düşünsek te gözümüzün önünde 2 küçük çocuk yakılan vücutlardan küllerle birlikte suya karışan altın diş veya ufak tefek ziynet eşyası bulmak umuduyla suya dalıp duruyordu. Hele hafif meczup bir kadın yüzme havuzu rahatlığı ve keyfiyle nehrin akıntısına kendisini bırakıp aşağılara kadar iniyor, akıntının azaldığı yerden yürüyerek yukarı çıkıyor ve tekrar tekrar bu salına salına yüzme keyfini sürdürüyordu.

Sol yakada bu ritüel devam ederken sağ yakada ki basamaklarda ise yakınlarının ölüm seneyi devriyesinde onları anmak için buraya gelmiş Hindular yerlerde oturarak yemekler yiyor, fal baktırıyor ve suya çiçekler bırakıyorlar.

Giriş kapısından itibaren tam bir panayır havasında olan bu kutsal alan mutlaka görülmesi gereken mekanların başında yer alıyor. Özellikle tapınağın önünde ki kamasutra figürleri ile bezeli küçük bir başka tapınağa da dikkat etmenizi tavsiye ederim. O renk cümbüşü içinde gözden kaçabiliyor.


1 Kasım 2013 Cuma

Gurme Burger'in Kare Ası*

“Kare As” seçimini kim yaparsa yapsın itiraz olacağını bildiğimiz için İstanbul’un en iyi dört gurme burgercisini açıklamadan neden bu dört mekanı seçtiğimizi anlatmamız lazım.

Başarının sırrı lezzetli et ve sadelik
Listemizi yaparken en çok önem verdiğimiz (çok yenilmek veya sevilmekten de öte) burger köftesinde kullanılan etin lezzeti ve sadelik oldu. Her dört mekanın da arkasında tecrübeli bir kasap ve derin et bilgisi var, burgerler sade, sos kullanımı yok. Etin aromasına ve lezzetine yoğunlaşarak burgerlerini hazırlıyorlar. Yeri gelmişken söyleyelim, yeme içme işinde tecrübeli olanlar bilir, istisnaları mutlaka vardır ama genellikle sos ve benzeri tatlandırıcılar, kullanılan malzemenin kalitesizliğini veya lezzet bozukluğunu gizlemek için kullanılır. O nedenle bir burgercide ne kadar çok çeşit sos varsa, kullandığı et konusunda o kadar çok şüphe duymalısınız. Etin üstüne barbekü veya beğendi sos koyan mekanın asıl istediği etteki lezzet sorunlarını kuvvetli diğer tadlarla gizlemektir ki, listemiz de çok tüketilen bazı markaların adını görmemeniz bundan. 

Bu kısa açıklamamızdan sonra gelelim Gurme Burgerin Kare Ası listemize. Listemizdeki dört mekanı da eşit derecede başarılı diye düşünebilirsiniz, sıralamayı alfabetik yaptık.

İstanbul’da sade burger konseptinin öncülerinden Burger Joint açılalı bir seneden biraz fazla oldu. Esin kaynağı New York’ta Le Parker Meridien Otel’in içinde, ilk mekanı Beşiktaş’taki yerinde devam ediyor. İkinci şube, Nisan ayında Bebek’te açıldı. Burger Joint’in en büyük şansı İstanbul’un en ünlü kasaplarından, Boğaz hattındaki köklü ailelerin çeyrek asırdır kasaplığını yapan Bebek Kasap ile ortak çalışıyor olması. 

Bebek Kasabı Hünkar Karakuş, et sevenler arasında bir efsanedir. İstanbul’a Kuzey Ege’den gelen en lezzetli ve pahalı etler, öncelikle Hünkar Bey’e gelir, çünkü sadece Hünkar Bey o fiyatlara taze et satabilecek (ve tabi ki alabilecek) müşterilere sahiptir. İşte bu lezzetli etlerden özel seçilen antrikot, 28 gün kuru dinlendirilmiş dana pirzola, dana kaburga ve dana döş karışımından Burger Joint için özel kıyma hazırlanıyor. Bu özel kıymadan hazırlanan burgerin bir kere tadına baktığınızda geçmişte burger diye size sunulanların ne olduğunu sorgulayacağınıza eminiz ki, kıymetli gurme Vedat Milör’de daha Burger Joint açılalı altı ay olmadan ziyaret edip, tam not vermişti. Burger Joint, lezzet ve sadelik konusundaki ısrarı ile ikonik marka olmak yolunda uygun adım ilerliyorlar. 

Beşiktaş Şube: 212 2587275 
Bebek Şube: 212 2870819

Günaydın Burger
Günaydın Et’in kurucusu ve Türkiye’nin et profesörü Cüneyt Asan’ı tanıyanlar, şovmen kişiliğini bir kenara bıraktıklarında, ete olan sevdasını çok net görebilirler. Henüz Türkiye et rönesansı yaşamadan önce, kebap dışında eti sevdiren Cüneyt Bey’in hazırlattığı kıymadan yapılan burgerler de lezzet sıralamasında en başlarda. Günaydın nitelikli kasaplık konusunda bir okuldur diyebiliriz. Kendi çiftliklerinde yetiştirdikleri hayvanlardan en iyilerini başta İstanbul olmak üzere Türkiye’deki farklı mekanlarında kullanıyorlar. Günaydın’ın burgeri de katkısız dana etinden sade, sos kullanılmadan hazırlanıyor. Et bilgisi derin, et seçimi özenli, köfte karışımı da sade olunca, ortaya muhteşem bir lezzet çıkmasına şaşırmamak lazım. 

İstinye Park: 212 345 5781
Etiler: 212 265 5252

N-Burger by Nusret
Türkiye’nin en meşhur ve medyatik kasabı Nusret’i duymayan kalmamıştır. Uzun yıllar Günaydın’da Cüneyt Bey ile beraber çalıştıktan sonra kalıbına sığamayan Nusret Gökçe, ilk olarak İstanbul Etiler Çamlık’ta et sevenlerin kalbini kazandı. Türkiye’ye menü kullanmadan, yanında ekmek veya garnitür vermeden, sadece lezzetli et ile doyulabileceğini gösterdi. Çamlık sonrası yaptığı ortaklıkla, Doğuş Grubu’nun pazarlama zekası ve engin kaynaklarını kullanarak D’ream ekibinin dinamo markası konumuna geldi. Nusret Steakhouse’un ilk başladığı dönemde Bebek’te açılan Nusret Burger’i “NBurger by Nusret” adı ile yeniden markalandırarak burger işine ne kadar inandığını göstermiş oldu. Aynı Burger Joint’te olduğu gibi NBurger’de de tüm iddia etin lezzeti ve aroması üzerine. Ete sos sürmek, lezzetini değiştirmek yapılabilecek en büyük günah. Bebek’ten sonra Nişantaşı’nda açılan ikinci şube biraz beklenene göre yavaş başlamış olsa da, ete saygı gösteren bir kültürün uzun vadede başarılı olacağı garanti. 

Bebek: 212 265 45 02

Virginia Angus
Neredeyse tüm gurme listelerin süpriz ismi, gizemli duruşu ve küçük mekanı ile Virginia Angus belki kurucularının bile beklemediği bir ilgi çekti. Diğer üç mekan ile ortak özellikleri kasaplık kültüründen geliyor olmaları. Türkiye’de angus etine karşı bir ön yargı varken, kendi yetiştirdiği angus etini kullanarak bir vitrin mekan oluşturan Virginia Angus, makul fiyatları ile de ilgi çekiyor. Aslen steakhouse olan mekanda burger sunulan diğer et lezzetleri arasında yer alsa da, hem köfte karışımında, hem de pişirme ve sunumunda özenildiği belli. Diğer üç mekana göre tek dezavantajı günlük hayatta yolunuzun pek düşme ihtimali olmayan Eminönü Mercan’daki Uzun Çarşı’da yer alması. Eğer biraz sabrınız ve zamanınız varsa bu özel lezzeti keşfetmeniz için gittiğinize değer. 

Eminönü: 212 528 38 08

Sos değil, gerçek burger tercih edin

Son sözümüz de listede çok severek yediği burgercisini görmeyenlere. Favorilerinizden Jumbo Burger ve Kızılkayalar, gurme burgerci olarak değil belki ama yıllardır sürdürdükleri özel lezzetler nedeniyle büyük takdiri hak ediyorlar. Danny Meyer’in yaramaz çocuğu ShakeShack maalesef tam bir hayal kırıklığı, New York ile dekor hariç alakası yok. Bir de çalışanların topluca attıkları “ShakeShack” naraları Türk kültürü konusunda uzaylı olduklarını gösteriyor.  ShakeShack’in daha da kötü kopyası FatBurger, PR’daki üstün başarısını lezzette de gösterbilseydi keşke. Bir de sevgili burger severler, eğer çok sevdiğiniz burgerlerin içinde telafuz etmekte zorlandığınız  soslar varsa veya etin üzerine nikotin içeren patlıcan beğendi, duman içeren barbekü veya köri içeren Cafe de Paris sos konulmuşsa hemen oradan uzaklaşın. Aslında lezzetli et değil (etine güvenen kimse bu şekilde bir günah işlemez), ekmeğe sürülmüş kuvvetli başka bir tadı yediğinizi/sevdiğinizi unutmayın. O lezzetler de sevilerek tüketilir tabi ki ama gurme burger olarak değil. 

* Haber Türk

25 Ekim 2013 Cuma

Süper Kahramanlar İstanbul'da

Benzer dükkanı en önce Moda da görmüştüm. Tabii sadece görmekle kalmayıp ufak tefek alışveriş de yapmıştım. 
Her zamanki kararsızlığımdan dolayı hangi serinin kahramanlarına, hangi ölçekte ki figürlere yöneleceğimi belirleyememiş ve ortaya karışık o anda en cazip gelen ve bütçeme en uygun figürleri toplamıştım.
Daha sonra Barış Manço'nun evinin sokağında bir tane daha açılmıştı figür dükkanı. Şimdilerde Moda'dan Kadıköy Çarşı'ya inerken sol kolda yan yana birkaç tane daha var.

POW Caddebostan
İstanbul dünyanın en önemli 3-5 şehrinden biri. Moda akımları, spor dünyası, her gün gelişen yeme-icme kültürü ve eğlence hayatı anlamında gerek dünya ile yarışan, gerek kendine özgü iddialı mekanları ile her zaman öne çıkıyor İstanbul. Oysa ki, kişisel hobiler ve zevkler söz konusu olduğunda hem nitelik hem nicelik olarak sizi tatmin edecek mekan sayısı bu şehre yakışmayacak şekilde az. Bir pul koleksiyoncusu veya film posterleri sevdalısıysanız, İstanbul’da dünya kalitesinde hizmet sunan bir dükkan bulmanız pek kolay değil. Ne yazık ki, ticari kaygılar çoğu hobi mağazasının gelişmesini ve büyümesini engellemiş bugüne kadar…

İşte POW Caddebostan, hani çizgi romanlarda en zor ve umudun olmadığı zamanda olduğu gibi, insanların yardımına koşan ve onlara elini uzatan bir kahraman gibi çıkageldi dünyamıza. Uzun zamandır Caddebostan’da çizgi roman dünyası ve hareketli figürler, hediyelikler adına bir mekanın açılacağını kulaktan kulağa duyuyorduk. Ve POW sonunda geçtiğimiz günlerde açıldı! Burayı, gidip kendi gözlerimizle görünce kendimizi gerçekten bir çizgi romanın içindeki büyük bir kahraman gibi hissettik… POW Caddebostan, çizgi roman meraklılarına, fantastik kurgu sevdalılarına, hareketli figür koleksiyoncularına ve hayal dünyası sinir tanımayan herkese ”yaş ve cinsiyet göz etmeksizin” bu duyguyu ve deneyimi hissettiriyor.


Caddebostan Kültür Merkezi’nin hemen karşısında olan mekan hem en sevdiğiniz kahramanlara ait bir hatıra alıp çıkabileceğiniz, en son yayınlanan birçok çizgi romanı bulabileceğiniz bir yer olduğu gibi, biraz soluklanmak ve keyif yapmak adına lattenizi içip “Batman” veya “Hulk” gibi kahramanların cupcakelerini de tadabileceğiniz de bir mekan…

Pow'un Amerika'dan gelen koleksiyonunda Marvel Comics, DC Comics, Asteriz, Disney, oyun figürleri, Star Wars, Lord of the Rings, Hobbit, Harry Potter gibi kült olmuş filmlerin karakterleri bulunuyor. Pow'un en pahalı ürünü 7 bin TL değerindeki Star Wars'dan Darth Maul ve 6 bin 500 TL değerindeki Asterix'in 50'nci yıl dioraması. Bütün köy birbirine girmiş şekilde ve hepsi elle yapılmış ve boyanmış bir ürün.
Mekanın sahipleri İstanbul gibi bir şehre yakışır kalite ve güzellikte iş çıkardıkları gibi, hayal dünyası sınır tanımayan 7′den 70′e herkesin ortak buluşma noktasını yaratmak istemişler.

Borga Yelkovan'ın sahibi olduğu mekan onun çizgi roman aşkından ortaya çıkmış konsept bir mağaza. Yelkovan, Pow’un kuruluş hikayesini şöyle anlatıyor, "Çizimlere hayrandım ayrıca hikayelere de tutuldum". 


Lord of the Rings, Star Wars, Asteriks ve daha niceleri… Burada kız arkadaşınızın en beğendiği karakteri ona hediye alabilirsiniz veya erkek arkadaşınızın zamanında en sevdiği kahramanın pastasını da yaptırabilirsiniz.


Pow Caddebostan: Caddebostan Mahallesi. Haldun Taner Sokak. Güneysu Apartmanı. No:12 
Erenköy 
Pow Caddebostan Telefon: 0216 386 00 16

24 Ekim 2013 Perşembe

Karaköy'ün değişen çehresi

Bu bayram eşime Karaköy de ki değişik mekanlara kısa bir tur yapacağımızı söylediğimde 'nasıl yani?' dercesine yüzüme bakıyor.
Çok değil, birkaç yıl önce sadece hava karardıktan sonra değil gündüzleri bile pek geçmek istemeyeceğiniz sokaklara artık neredeyse her geçen gün yeni bir mekan ekleniyor.
Karaköy artık gece hayatının en önemli güzergahlarından. Yeme-içme ve sanat adına da gündüzleri de ziyaretçisi hiç eksik olmuyor.
Değişim Bej ile başladı.
Karaköy’deki değişimi başlatan en önemli mekanlardan biri Fransız Geçidi’ndeki Bej.
Lal Dedeoğlu’nun Buz’dan sonraki yeri. Yemekleri de kokteylleri de başarılı. Hepsinden önemlisi artık İstanbul'da pek de bulunmayan bir bar ortamı ve dolayısıyla buluşma noktası yaratıyor. Ayrıca Bej’in içinde Kağıthane adlı çok esprili bir ıvır zıvırcı var. Burada takvimlerden bardak altlıklarına birçok şey bulmanız mümkün. 
Bej ile Duru’nun 333 Km adlı mobilya mağazasının arasında artık Ma’na var. Öğlen, Türk mutfağı ağırlıklı, akşam ise bol mezeli bir modern meyhaneye dönüşüyor.
Biraz ileride Karaköy Lokantası ve Maya yer alıyor. Karaköy Lokantası öğlen bir esnaf lokantası ayarında, akşam ise balıkçı. Ama Karaköy Balıkçısı’yla Karaköy Lokantası aynı yer değil. Karaköy Balıkçısı, Griffin Han’ın tepesinde, çok güzel manzaralı bir restoran.
Hazır Griffin Han demişken, handa artık iki mekan daha var. Biri Köşebaşıc'ıların hanın dördüncü katında açtığı modern ocakbaşı Ali, diğeri ise terastaki Haliç bar. Bu manzara için ocakbaşı, balıkçı, bar fark etmez, her yere gidilir.
Karaköy Balıkçısı kadar ünlü olan bir de Akın Balık var. Salaşlığına rağmen giderek artan fiyatlarından şikayetçi olan çok, daha yeni yeni müdavimi olan da...
Karaköy Lokantası’nın diğer yanında “Kızınız Defneyi Oğlumuz İskorpite...” adlı yemek kitabıyla tanıdığımız şef Didem şenol’un Maya’sı var. Bej, Karaköy Lokantası ve Maya artık Karaköy’ün klasiklerinden.
Klasiklerle devam edelim... Güne Karaköy’de kahvaltıyla başlayacaksanız tarihi dokuyu olduğu gibi korumasıyla dikkat çeken Ops’un Arnavut kahvaltısı iyi bir seçim. Mumhane Caddesi’ndeki Ops’ta günlük yemekler de var. Tabii ki Namlı Gurme ve Güllüoğlu da çeşit çeşit ürünleriyle iyi birer seçenek. Semtin en eskilerinden Liman Lokantası’ndan tantunisiyle ünlü Beşaltı Kirvem’e kadar daha birçok seçenek var.

Karabatak etkisi
Karaköy’ün yıldızını parlatan yerlerden biri de Karabatak. Ops’un hemen önündeki Türk Ortodoks Kilisesi’nin arkasında. Aslında burası Avusturyalı kahve üreticisi Julius Meinl’ın bir şubesi. Çok kısa sürede birçok müdavimi oldu. Bilgisayarını kapan geldi.
Kilisenin hemen yanı başında 1960’lardan kalma üç katlı bir binada geçen yıl Unter açıldı. Nupera ve Backyard’da birlikte çalışan iki şef, Esra Muslu ve Zeynep Moroğlu burada Akdeniz mutfağı ağırlıklı bir menü hazırladı. Unter yemeklerinden daha çok partilere ev sahipliği yapmasıyla konuşuluyor. Necatibey Caddesi üzerinde yer alan Sub Hotel’in girişinde ise Via Vai adlı kafe de dikkat çekiyor.
Daha yenilere gelince..

Dem’den Naif’e
Önce Forneria’dan başlayalım. Forneria, The Haze otelin girişinde, Arda Türkmen imzalı restoran.
Taş fırındaki pizzaları ve ev yapımı makarnaların da iddialılar. Yemekler başarılı. 
Tarihi Eski Posta Han’ın giriş katında, Hırdavatçılar Çarşısı’nın hemen karşısında Frenk by Chef g. var. İsimdeki “g” restoran şefi ve mekanın iç mimarı olan Neslihan Gülçe Kılıç’a ait. Yüksek tavanları ve sokakla iç içe hissi veren cam cephesiyle anında tavlıyor. Her gün değişen menüsü mevsimlere ve günün taze ürünlerine göre şekilleniyor.
Karaköy’ün en küçük ve sevimli yerlerinden biri Nano. Sadece üç-dört tane masası var. Güzel havalarda dışarıya da masa atıyorlar. Tatlıları ve kahveleriyle dikkat çekiyor.

60 çeşit çay birarada
Artık nereye gitsek iyi kahveciler karşımıza çıkıyor. Çay konusunda ise aynı şeyi söylemek mümkün değil. Neyse ki Dem Çayevi Tirebolu’da, Türk çaylarını ve dünya çapında ünlü beyaz, siyah, yeşil, kırmızı dan tutunda bitki çayından oluşan tam 60 çeşidi bulabiliyorsunuz.
Son günlerde en çok beğenilen yer ise Naif. Adı gibi naif. Türk mutfağı ağırlıklı yemekleri ve uygun fiyatlarıyla dikkat çekiyor. En azından şimdilik.
Ferahfeza, Gaspar, Tamirci
Ferahfeza: Kemankeş Caddesi’nin en yenisi. Leb-i Derya ekibi tarafından  tarafından Mimarlar Odası'nın Çatı katında açıldı. Adı gibi ferah, yemekleri de manzarası ve dekorasyonu kadar etkileyici. İki ayrı terası var.
Gaspar: Galatasaray’da açtığı Münferit’le tanıdık Ferit Sarper’i. Modern meyhane konseptini ve nefis mezelerini Münferit ile hayatımıza soktu.  Münferit hem restoranıyla hem de barıyla çok ses getirdi. Sezonluk bir başarı değildi bu. İlgi giderek büyüdü, sonunda Ferit Sarper ikinci mekanını açtı. Geçen kış Karaköy’de hayranı olduğu Arjantin asıllı yönetmen Gaspar Noe’nin adını verdiği Gaspar ile karşımıza çıktı. Karaköy’deki Gaspar, Münferit gibi Autoban Mimarlık imzalı.
Tamirci: Gaspar’ın tam karşısında. Gecenin finali burada yapılıyor. Son zamanlarda yükselen fiyatlarıyla çok tepki aldı. Bir semt yükselişe geçince fiyatlar da yükselişe geçiyor. Hayır, sadece emlak değil. Balıkçıdan gece kulübüne her şey etkileniyor. Sonra da başka bir semt parlıyor ve o fahiş fiyatlı yerlerden anında uzaklaşılıyor. Bakalım hep birlikte göreceğiz, Tamirci bu kışı nasıl geçirecek...
Sümerbank binasında otel açılıyor
Bir de yolun karşı tarafı var. Kumbaracı Yokuşu’nun bitiminde tütün deposunun tam çaprazında Culinata var. Sağlıklı  yemek meraklılarını sevindiriyor Culinata.
Bankalar Caddesi’nde ise önce Salt Galata açıldı. İstanbul Doors’cular Ca’d’Oro’yu açmıştı Salt binasında. Ca’d’Oro başta uygun fiyatlarıyla dikkat çekti. Sonra fiyatlar yükseldi ve ilk açıldığı zamanki havası kalmadı.
Daha sonra Gradiva otel açıldı. Gradiva otelde girişte Bank adlı kafe, alt katta İlhan Erşahin’in Nublu’su ve en üst katta yer alan Zelda Zonk geçen kışın gözdelerindendi. Hatta Chanel’in vârisi David Wertheimer bile Zelda Zonk’ta özel bir parti verdi. Olağanüstü manzara herkesi büyülüyor.
Şimdi Bankalar Caddesi’nde çok yakında yeni bir otel açılıyor. Yılmaz Ulusoy’un satın aldığı meşhur Sümerbank binası otel oluyor. 
Pizza ve hamburger yükselişte..
Karaköy’de son zamanlarda bir pizza ve hamburger çılgınlığı yaşanıyor. Pizza denince akla Tophane’ye bakan Komodor geliyor. Komodor aklınıza gelmeyecek farklı malzemeleri bir araya getirip nefis pizzalar yapıyor. Yabani Ege otları, sızma zeytinyağı ve keçi peyniriyle yapılan Milas pizzası favorilerden.
Hamburger denince ise BurgerLab imdada yetişiyor. Adı gibi bir laboratuar titizliğinde hazırlanıyor burgerler. Ekstra malzemeler konusunda da yaratıcılar. Hamburgerleriyle öne çıkan bir diğer yeni yer de Baltazar. Etlerin Trakya’dan özel getirildiği Baltazar’da deneyebileceğiniz birçok çeşit var. Teksas burger, füme burger, Baltazar burger gibi. Soslar lezzetli.